9 Ekim 2016 Pazar

içimdekiler



merhametin parmak uçları soğuk
katılaşmış kelimeler ve bir kağıt gibi kıvrılmış günah
ihtişamlı tuzaklar
sen duvarları biliyorsun -yüksek
bağışlamıyorum suya eğilmeyeni
bağışlamıyorum sırtım gök
çatalından tanıyoruz perişanlığı
ne çok acıyor kökü ağacın
bağışlamıyorum dilleri kan ve irin.

din yara etrafımızda
tacirler satmayı bırakıp yağmaya daldılar
putlarına aşık bir yaşam.
bir cenin cinayeti ağzım
susmaya teyellenmiş
ne çok yanlış adamlar sevildi
ne çok konfor merakı
sakın kalbinin olduğunu kimseye söyleme.

diyeceklerim bundan ibaret değil
bundan ibaret değil gündelik ağrılar
çıkar ilişkileri, plastik sevgiler, obezit aşklar.

yüzümü alıp da gitsem…

annem kılcal damarlarıma göğsünü bastırmış
ipince sıkışmışız
ipince içli bir şarkıymış da, sarıveriyormuş çepeçevre
bir ilkokul azarı gibi içimiz
varı böyle anlıyorsun yoğu böyle.

umutlarımız derdest
sonra esmer şehirler…
sonra saçlarımı sevmediklerini söylediler
ben herkesin saçını da saçsızlığını da sevdim
siyasi demeçler ve korku hutbelerden yükseldi
üzgünlüğün dilinde şerh
suya serdim seccademi
sesimi geceye
korku belki de tek insandı
sonrası ıpıssız.

sakın kalbinin olduğunu kimseye söyleme…





s.k.e
ikibinonaltı'da5ağustos

Akatalpa, Eylül 2016, Sayı:201





sürreal



gözlerim kapalı mı açık mı bilmiyorum
bilmemek iyi bir şeydir
muhtemelen bir kediydi -ellerini gördüm
kedinin ellerini gömdüm arka bahçeme
bahçem çöl.
kedinin ellerinde okşanan masallar
kum tanesine hapsolmuş saraylar vardı
büyük ihtimal özlüyordum.

her gece kafamın içinden gürültüyle geçen bir tren
trenin kompartımanı
kompartımanda pencere
pencerede kayan incecik şeyler
her gece hep unutmaya kapanan
elleri namlusunu alnıma dayamış
radyoda yurttan sesler
-öyle durma önümde- dedi
gözlerim kapalı mı açık mı bilmiyorum
bilmemek iyi bir şeydir
-saçlarını öyle verme rüzgara-
-öyle bakma-
sesi büyük keder
hızla çevrilen çarkıydı zamanın
ihtimalsiz öpülmüş dişlileri.
bütün tanrılar istiyordu kedinin sevişmesini
kocaman bir yalnızlıkla.

gözlerim kapalı mı açık mı bilmiyorum
kapı aralık mı bahar mı
bilmemek iyi bir şeydir
muhtemelen yapmaman gereken şeylerden muaf tutar
muaf tutulmak bu şiire biraz abartı katsın istiyorum
abartı memur
ne istiyorum bilmiyorum
yanımda bilmemek
yürürken söylerken susarken bilmemek.
bir kedinin kılıcıyla ölmeye benzeyen
filmler izledim -büyük gerçeklik
portakal çiçeği kokan gülümseyişler dizdim ipe
bu mısradan upuzun tüneller yaptım
köprüler kurdum
köprüler yıktım
bir devlet olsam kafa tutardım amerika'ya
ben tutup uykuya göz kırptım
her şey isteyerek oldu
herkes isteyerek öldü
eşik ve ilk adım -rüya

muhtemelen bir kediydi -ellerinde paris
pariste eyfel kulesi
kuleyi sulayıp yeşerten tanrı
ama benim hiçbir şeyim yok
hiçbir şeyim yok
hiçbir şeyim
çıplak bir rüyadan başka
kedinin ellerinde yuvarlanan.



s.k.e
ikibinonbeş'te28kasım2015


Çevrimdışı İstanbul, Temmuz-Ağustos 2016, 3.Sayı