22 Nisan 2017 Cumartesi

tanrı’nın yıkanmış elleri üzerine

bir kafayı bedeninden koparmak savaş değil
çocukların organları dağılmışsa ağlamak yenilgidir beyler
bir bardak açık çayın yanında sigara yakmaktan
ve öyküler resmetmekten başka bir şey gelmiyor elden.
anadolu nasıl da bereketli
doğuruyor kadınlar boşluk doluyor
gürbüz ve mutlu avrupalı çocuklar cıvıl cıvıl sesleriyle geçiyorlar caddeyi
japonya’da güneşi bir kere batırmışlar duyuyorum
bilmelerimiz her kış kurşuna diziliyor
soğuk kalbi dondururmuş
kimse kimsenin kalbine hoh demiyor
umutlarımız her kış
çocuklarımız her kış
merdivenlerimiz her kış kurşuna diziliyor.
alışmak beter güzel hanımlar
yine de ağlayabiliyorum
ortadoğu’da harap bir sokak
harap sokakta yıkık bir ev
evin içinde henüz sıcak beşik.

cinnet ordusu bu kahpe yortu
eziyor da geçiyor
yakıyor da geçiyor
şarapnel parçaları buluyoruz etinde hayatın
ayak sesinde ağıt.
insan unutmaktır güzel hanımlar ve beyler
bu kedersizlik ekmeksizlik kadar yıkıcı
üstelik dayanmaktır insan
yaşamın sırları ayaklar altında ve amerika sır değil
sır değil lobiler ve sanayici ağalar
bir çekirdeğe ağacı saklamanın ilmi kahredecek bizi
“biz” demek anlamını yitirmiş bükülüyor dudağım
insan soyuna ve soysuzluğuna üç kulhüvallahu okumalı
çukurova kadar yanık unutmalarımız üzre.

annemin ellerini kaybetmişliğiyle çözdüm düğümünü dünyanın
o zaman gördüm basamakları inerken
ve öldüğünü ışığın yavaş yavaş.
dünya koca bir saksıydı inanıyordum
bunlar şiir değil beyler
güzel hanımlar şiir değil bunlar
inanıyordum hepsi resim
insan yazıyı hiç bulmadı hepsi resim.
kırlangıçları seviyorsan sinekleri sev
işte bütün kural bu.
ağaçların ve balıkların sırrını dinle
aklından bir ıstırap tut
bütün bırakışların rabbine bağışla.
kayışı kopmuş bu vebalı çağda
ameleler ölsün diye cilalı çizmelerinde lordların
yere yakın yapıyorlar barakaları
gökdelenlerin aksi içimizdeki tanrıyı kamçılıyor
yine de anlıyorum bir zaman sonra
kaybetmediğini bütün annelerin
ellerini
yüzlerini.

avuçlarımda dolaşan tanrı katillerin ellerinde ölür
inanıyorum beyler her sabah buna üzülür şehrin çatıları
yeryüzünün bütün suları çatlar
kuşlar hüznümüzü taşır diyardan diyara.
birkaç kıştır dünyanın bütün kederleri karşıki parkta
beni her akşam her sabah
beni göğün kucakladığı bir balkonda
beni kainata açılan bir pencerede
eşyaya secde edilen ülkelerden uzağa götürdüler
bu gitmek kimin arayışı güzel hanımlar?
haritalar sözünü yitirmiş bir koku
resmini çiziyorum kelimelerin
insan soyunun bütün ötekilerine ithaf
kayıp ikindilerinde ömrümüzün.

ağlamak yenilgidir diyor bir baykuş
her akşam gözlerimi siliyor
her sabah yeni bir resme başlar gibi kalkıyorum güne
halklar ve halkalar arasında bir yerlerdeyim
ve artık anlıyorum
neden yıkar tanrı ellerini narı yarattığında.







40cak2017
Akatalpa, Mart 2017, Sayı 207