24 Nisan 2014 Perşembe

ba'nın gitme provaları



ben her gün dışarıya asıyorum kendimi
kendimi tanımadığım yüzlerin hayat hikâyelerine iliştirilmiş buluyorum her gün.
bir vişne dalının tomurcuklanmasından
bir çocuğun ağzında kırmızı lekeler olma hâli
bilmediğim ayak seslerinin ardından koşarkenki hâlsizliğim.

her gün mevsim yaz olsa ve yazmasa annesizliği allah diyorum
ki o büyük şairdir, büyük düşündürür
ondandır bütün babaların közsüzlüğü
ve ondandır aslında annelerin de seviştiği. 

ben her gün dışarıya asıyorum kendimi
mesela bir çocuğun gözlerine
mesela yalanına bir satıcının.
kendimi bir şehrin meydanında heykelleşmiş buluyorum her gün.
güneş doğuyor
kalabalıklaşıyor dört yanım
dört yanım anlamlı anlamsızlık
akar gibi geçiyor gün
akar gibi mevsim
dört yanımda çoğalıyor hissizlik.

her gün alsan ellerimi ve içine baksan diyorum
yüzünü yaşlı bir duvarın gölgesinde unutup.
ki kim olduğumuzun ne önemi var
ya da neye benzediğimizin...
bütün duvarlar sır saklayıcısıdırlar ömrümüzün.

ben her gün unutuyorum kendimi
biraz dışarıda biraz dışında olmamışlığımızın.
uzak bir belkiyle giderim diye o uzak ülkeye
gagasında bir kırlangıcın.



s.k.e
ikibinoniki’de14mart

annem bilse ağlar



benim bir yaram var diyemediğim kimselere
kimseler bilse buna en çok annem ağlar
ben ağlamasını istemem annemin
en çok da bu ay
bu ayın yirmi beşi her yıl annemin boğazına bir şilep demir atar
bunu kimse bilmez
annem de bilmez benim bildiğimi
bütün demirleri eritmek istediğimi
ve batırmak, ağır yük gemilerini.

benim bir yaram var diyemediğim kimselere
kimseler kuş olsa belki derdim
belki derdim kuş olsa kimseler
derdim belki kimseler kuş olsa
söylemek bir yara
kanar.
bunu bilse en çok annem ağlar
ben ağlamasını istemem annemin
ben kimsenin annesinin ağlamasını istemem
bunu kimse bilmez
annem de bilmez istemediğimi
bir seccadenin kanadığını alnımda
ve s harfinin hiçbir harfle yan yana anlam bulamadığını
henüz yazdığımı bir şiire
kimse ama kimse...

benim bir yaram var diyemediğim kimselere
kimselerin kedileri olsa derdim
ama kimselerin hep kendisi var yine kendisine benzeyen
ve geniş odalı evlere kocaman eşyalar dizmeyi seven
sırf bu yüzden çizmiyorum kimseyi resim defterime
kimsenin ağzını öpmüyorum
görmüyorum gözlerini
derince eğilmiyorum ses edip kulaklarının kuytusuna.
bunu anneme desem içi kan ağlar
annem ağlarsa en çok bir banka benzerim ben
herkesin oturduğu ama kimsenin sahiplenmediği
her an dolup ama her zaman boşalacak olan
herkesin içini dinleyip yine de dışında bıraktığı
üstünde her an soğumaya hazır bırakılan sıcaklık
ve izler taşıyan bir bank.
annem otursa tanımazdı beni
ben olduğumu söylemezdim
zaten söylesem önce annem giderdi
sonra herkes.
herkesin herkese benzemesi gibi bir şey kalırdı bana
bunu henüz anlatıyorum bir mısrada.

benim bir yaram var diyemediğim kimselere
kimselere dersem yaram daha çok azar
çok azarsa sevemem ben
sevmezsem artar annemin ağlayışları
ben buna ölmek isterim bir şiirin içinde
ya da dışında herkesin ve her şeyin
gizlemek diye bir şey yok
yok olabilir bir yara üstündeki tenle.
ıslak kaldırım taşları
ve toplanabilir sokak lambaları gökyüzünün altında
şimdi gülmek çok
çok yasal
suçlu bir ağız gibi yapışabilir
ve hatta yakışabilir kimsenin fark edemeyeceği bir yüze.
hükümet devrilse
çökse göğü delen ne varsa
ve o kuşun uçtuğunu henüz yazsam şiire
kim görür kuşu
o kuş görülür mü
bütün uçuşların unutulduğu bu ülkede.


s.k.e
ikibinonüç’te26ocak

6 Nisan 2014 Pazar

ince çizgi aramız



yaşamak mı ölüm mü derseniz
ölüm derim bayım. güpgüzel
taşların gölgesindeki bu kımıltısızlık.

beraber göğü öptüğünüz kimse var mı
aynı çiçek için girdiğiniz bir bahçeye?

yatağın gıcırdayanı makbul bayım
benim yolumda evler ağaçlar yok
ve durmak bir çizgide
ya da çocukça basmamak.
yatağın gıcırdayanı diyorum
kökü derine inen otlar
su içen atlar oluyor
içim fırtınaya meyilli göl.

söyleyecek misiniz onlara uzak olduğumu
her şeyden ve herkesten

sonra bir adamı sevdim
ağzımda tuhaf yanılgılar
bayım yangınlar var
yükseldikçe alçaklaştıran
yırtılan örümcek ağları
ve zaptı zor kaleler.

sokağın mıydı o fahişe duruş
apış arasında yaşlısı genci?

bayım bir serçe kaçışı
kim uzansa bin pişmanlık
kederli şiirlerle seviştiren
iniltili ormanlar içimde.
aşktan kasıklarım gövermeli
şakacı bulut
yüzünden. yüzüme yağmur
yağmur dizlerime
üzerime bayım üzerime
devrilişler var
bilemeyişler.

kim dirilmez ölmeye bunca yakınken
ılık bir nehre yakalanınca pervasız?

kapıların ardında sevişmek
incecik
zamanla.
sevmek iyi bir şey
köşeleri tutulmuş beyaz bir gemi
bu çıldırtabilir pahalılık bayım
ve ucuz yaşam rehberi.



s.k.e
ikibinondört’te6nisan