28 Ağustos 2016 Pazar

dolor



göğü gökdelenlerle kırbaçlayanların
akıl almaz yasaları ve yakışıklı yasları öpüyordu alnımızı
su içmek toprağı ekip biçmek paraydı
kitaplar paraydı
gitmek paraydı
yakışık almıyordu kalmak ve bakmak
biri şu perspektifi söksün istiyordum gözlerimden
unutmaya etek toplayayım
üstelik adım belkıs da değildi
sahi adım neydi
biri adımı söylesin

zaman gürültülü
parmak uçlarında yürüyor filler
kaç kişiydik
inanmış kaç asır
afili bir üzgünlüktü dünya
yavaşladıkça yavaşladım
kışınızda ağzım filbahar
ya sizin ağzınız?
ağzınızda yaranız var mı?
patlar mı her haziran?

bazen kalelerim düşüyordu
annem bir kuyu sanıyordum süreklileşen
bir derde vurgun ki merhem bilmez.
kibrine kibrit çakmak istediğim koltuklar
ve onların ışıltılı vitrinleri
bir miting alanına atıyordu kalbimi
oturup kendi sesime ağlıyordum
içinde kaybolduğum bir şarkının nakaratı
lütfen bir sokak kedisinin gölgesinden geçsin.




s.k.e
ikibionaltı'da29haziran
 Eliz Edebiyat, Sayı:91, Temmuz 2016

4 Ağustos 2016 Perşembe

sessizlikler


yüzümden düşen kuşlar değil,  
ışıkların gölgesinde kuruyan şeylerin hüznü. 
bir
 kedi miyavlamasıyla beraber değiyor sesim yağmura 
düşenleri arıyorum içinde caddelerin
 
defalarca önünden geçilmiş vitrin camlarında.
 
okul
 önleri, parklar, plakçılar 
yol yordam bilmeyen bir kalbin
 
yol yordam bilmeyen hüznü.
 

kadın boya kutularına sarılsın sımsıkı 
adam yazlık sinemalar gibi dursun şurada
 
yüzümden düşen kuşlar değil, 
 
ağırlığı
 bir trenin. 
gök
 burada kimse gitmesin 
ilan edilmez oluyor varlık
 
günün soluşu dertlenmeyecek gibi değil
 
ve derdimiz, 
 
mümkün kılıyor kalbe dokunmayı
 
bir âmâ sakinliğiyle kalbe dokunmayı
 
demirin ağırlığınca kalbe dokunmayı.
 
bir
 heykel hüznüyle durulabilir diyor vazgeçemediklerimiz 
yalnızlıktan geriye kalan bir güzel zaman
 
kıymık gibi batıyor, gidilmesin.
 

kimselere söylenmesin solduğu mum çiçeğinin 
içimiz hızla geçilebilir bir tehlikeye dönüşme korkusu
 
kimselere söylenmesin yavaşlatma arzumuz
 
sesimden düşen kuşlar değil,
 kanatları onların 
kırık,
 belki kırgın ve bir uyanışa işaret 
belki oralıyım tökezleyen bir yazdan kalma
 
safsatalar içimde sancıyor
 
imanı büküyorlar çatlıyor duvarlarım
 
kimin susuşuyum yolu büken kim?
 



s.k.e
ikibinonaltı’da26mayıs



Akatalpa, Temmuz 2016, Sayı:199