2 Şubat 2016 Salı

salyangozun intiharı



saat üç onaltı
yüzümü avuçlarımda topladım
sigara, balkon ve gece
bir salyangoz nasıl asar kendini ağaca
gördüm de söylemedim
utanıyorum bunu yazmaktan
her yağmurda bir intihar tutmaya
ve yakalamayı bir damlayı ağzımla
ant içtim

bak sesi yok kuşların
bak kimselerin sesi yok
bak sabaha kadar bak
kaçtım kendimden
unuttum yalanıyla ne kadar uzaklaşabilir insan?

saat üç yirmialtı
yüzünün bir yanına doğru uzanan kıvrımını sevdim ağzının
öyle uzun sevdim ki kısalmadı söz
sen de hiç kısalma istedim
uzadın uzadın uzadın
içime doğru bir koridor
düştüm peşi sıra.

pencerelerin konuştuğunu biliyor muydun?
sessizliğin dilini?
pencere çiçekleri hep bu yüzden güzel kokar
sonra içimiz sökülür annemizin ördüklerinden
ve sonraki geceler için biraz kırıklık
her türlü sustuğumuzdan
camda süzülen damlalardan haritalar inşa eden
bir damlanın diğerine huzursuzluğu
kalbimde kal.

saat üç otuzsekiz
kalbimde kal.

saat üç kırk
kalbimde kal.

ince bir yakarış yüzümü yalıyor
sonra içimin saklı köşelerini
aydınlatan ölgün bir ışık...
allah'a biraz daha yakınlaştıran
adını ağzıma hapseden bir mide krampı
şiirle anlatılmaz
yaşamadan anlatılmaz
sessizlik diliyle dolaşır gecenin içinde
ısrarla geçmeyen şeylere inat geçen dakikalar

saat üç kırkyedi
görmek istemezdin kalbimde nasıl yer ettiğini
ağzımdan incecik süzülüp
deşe deşe iç organlarımı
ve içimde bir şeylerin yer değiştirdiğini.

burada uzunca kaldım.

saat dört sıfırbeş
yüzüm darmadağın
elimi nereye koysam oradan çıkılmıyor
bir kez daha çağırdı balkon
göz göze gelmem için bir köşede unuttuğum nara
bilerek koyulmuş gibi baktım
ilk kez orada kaçtım sigaradan
kuşlar yoktu.

saat dört sıfırdokuz
kalbimde salyangoz yorgunluğu.





s.k.e
ikibinonaltı'da2şubat