28 Kasım 2015 Cumartesi

sürreal



gözlerim kapalı mı açık mı bilmiyorum
bilmemek iyi birşeydir
muhtemelen bir kediydi -ellerini gördüm
kedinin ellerini gömdüm arka bahçeme
bahçem çöl.
kedinin ellerinde okşanan masallar
kum tanesine hapsolmuş saraylar vardı
büyük ihtimal özlüyordum.

her gece kafamın içinden gürültüyle geçen bir tren
trenin kompartımanı
kompartımanda pencere
pencerede kayan incecik şeyler
her gece hep unutmaya kapanan
elleri namlusunu alnıma dayamış
radyoda yurttan sesler
-öyle durma önümde- dedi
gözlerim kapalı mı açık mı bilmiyorum
bilmemek iyi bir şeydir
-saçlarını öyle verme rüzgara-
-öyle bakma-
sesi büyük keder
hızla çevrilen çarkıydı zamanın
ihtimalsiz öpülmüş dişlileri.
bütün tanrılar istiyordu kedinin sevişmesini
kocaman bir yalnızlıkla.

gözlerim kapalı mı açık mı bilmiyorum
kapı aralık mı bahar mı
bilmemek iyi bir şeydir
muhtemelen yapmaman gereken şeylerden muaf tutar
muaf tutulmak bu şiire biraz abartı katsın istiyorum
abartı memur
ne istiyorum bilmiyorum
yanımda bilmemek
yürürken söylerken susarken bilmemek.
bir kedinin kılıcıyla ölmeye benzeyen
filmler izledim -büyük gerçeklik
portakal çiçeği kokan gülümseyişler dizdim ipe
bu mısradan upuzun tüneller yaptım
köprüler kurdum
köprüler yıktım
bir devlet olsam kafa tutardım amerika'ya
ben tutup uykuya göz kırptım
her şey isteyerek oldu
herkes isteyerek öldü
eşik ve ilk adım -rüya

muhtemelen bir kediydi -ellerinde paris
pariste eyfel kulesi
kuleyi sulayıp yeşerten tanrı
ama benim hiçbir şeyim yok
hiçbir şeyim yok
hiçbir şeyim
çıplak bir rüyadan başka
kedinin ellerinde yuvarlanan.



s.k.e
ikibinonbeş'te28kasım

27 Kasım 2015 Cuma

bir otobüs çiziyorum herkes uykuda


gelecek gibi değilim eşyalar uykuda
eşyalar ve ışıksızlık
eksiğim bunu nasıl anlatmalı
kırgın ama nasıl
bir aşağıya bir yukarıya bakıyorum
kökleri ve yaprakları ağacın
uzadıkça incelen inceldikçe kuruyan dalları
gelecek gibi değilim

bir haber bekliyor sağ elim
yaralı elim kırık kanatlı güvercin
kalkmıyor elim -süzgün takatsiz
akşamüstleri yenik çocuklar
ve kederli gölgeleri şimdi her bir şeylerin
ve izleri kaldı sokaklarda
ölüp gittiler gelecek gibi değilim

pencere önleri ve çiçekler saksıda
şaşırmamış gibi kalakaldılar
caddeler ve çocuklar
meydanlar ve çocuklar
hep mi güzeldiler böyle
hep mi uykuda
aynı yolu hep aynı saatte yürüyen
memurlar ve devletin sabahı
memurlar ve öğrenciler
memurlar ve içimdeki ölgün bahçe
gelecek gibi değilim sakın bekleme

beni bekleme uyanacak gibi değiliz
yanacak gibiyiz ve patlayacak
zalim bir hoyratlık bu nasıl yazılacak
akıl ki bu nasıl bir uçurum
kendine düşen ve yine düşman kendine
bir otobüs çiziyorum kelimelerden
ve resmediyorum akıl defterime
caddeler boyu koşuyorum
caddeler boyu ölüm
caddeler boyu çocuklar
boy boy güzel mi güzel çocuklar
ölü çocuklar
gelecek gibi değilim yasaklanıyorum caddeler boyu

ben bazı bayramlar çok insan oluyorum
bursa'da yetim bir zeytin ağacını öpüp
çok çocuk.
arkadan vuruluyorum şiirler düşüyor
arkamdan bağıran bütün faşistler tellallığını yapıyor asrın
arkamı dönüyorum -sorma büyük rezillik
hayra yorulmayan rüya
yolu kesilmiş su
suçüstü yakalanmış bir ekim uykusu
değilim gelecek gibi.




s.k.e
ikibinonbeş'te14ekim

(Eliz Edebiyat-Kasım 2015 - Sayı:83)



7 Kasım 2015 Cumartesi

deniz manzaralı das kapital



yağmura ve sonrasına hayranlığım doğru
ve işimin olmadığı tanrılarınızla.
bir çiçeğin başını eğmesiyim
bulutların ardına güneşin saklanması.
gökdelenlerinizi münasip bir yerinize koyun
son model otobillerinizin gazına gelen ergen fikirlere
bıyığım olsa altından gülerdim
kaç yüzyıldır şurada duruyorum
kaç yüzyıldır süleyman hikâyesi.

yolum kocaman bir fil arayışı
kırılmaktan ve düşmekten bir dala benzeyen.
içime baharlar zerk ediyorum
sonrası dışıma çıkarıp havalandırma ayinleri
siz buna şiir diyorsunuz
ben ağlamak.
biri öldü mü
gömüldü mü biri
dizini parçalarcasına dövdü mü
sırtıma batan bir bıçak oluyor
siz buna akşam diyorsunuz
sahi siz ne diyorsunuz
hep kalsak istiyorum olduğumuz yerde
siz ve ben
siz ve ben karşı karşıya
aramızda nehirler

bölünerek çoğalıyorsunuz
kiminiz algler kiminiz bakteri
benim derdim bir'leşmek
bölünmüyorum öldürüyorsunuz
bölünmüyorum üstünde tepinişleriniz acı
naralarınız ve aptal sloganlarınız
gasp ettikleriniz acı
okuduğunuz kitaplar
bastığınız kitaplar
ezdiğiniz kitaplar
kitaplar kitaplar
yırtın onları yırtın
maskeleriniz.

aklım gıdıklanıyor steril konuşmalarınızla
proporsiyonlarınız kahkaha attırıyor
bu çalımlı edalarınız
edebiyat kulisleriniz filan
devlet gibisiniz kederleniyorum
çok bölünün çok çoğalın
çok kalabalıklaşın
daha çok tecavüz
daha çok darp
ve harp
inancımı körüklüyor bu mevsim

inancım diyorum ne kadar yalnız
adına tahta bir at diyorum
tahta bir ata tapıyorum
siz onu da putlaştırıyorsunuz hızla
acı çekiyoruz tanrım ve ben
naylon yasalarınız ve laciler
naylon yasalarınız ve boyun bağları
deniz manzaralı das kapital

inancım diyorum
bunu hiç anlamadınız.






s.k.e
ikibinonbeş'te7kasım

6 Kasım 2015 Cuma

peygamberdevesi



dallarını kırmışlar incirin
dayanamıyorum and olsun
o bulut yine geçmiş balkonumdan
sesime kırlangıçlar eğilmiş
-şiirde kırlangıç ne kadar hazin
çok bil istiyorum
çok ürper-
türkü nedir bilmiyor devrin çocukları
devrin silahları korkunç
devrin silahları kahpe
ah devrilsin devir dediğim

uçarken atılırmış fazlalıklar
bu intiharlar ondan bak
her geçen zaman gözümden biri daha düşüyor
sakallı cücelerden duydum bunu
batan gemilerde gördüm
o bulut yine geçti balkonumdan
bankalar soyuldu
biçimini bozdular açlığın
delik deşik inancımız
yıkılmadım

kundaklanmış şeyler saklıyorum
akşamüstü ya da ikindileyin
peygamberdevesi zihnim
ben yokmuşum
ben hiç yokmuşum
çok anlaşılır sözler söylemiyorum
çok sonra bir gün
yasasız ve yassız
bütün şaşırmakları öldürüp atmış
arka bahçesine dedirten
beyhude insan ve isyan
tabiatıyla unutan ısrar
karanlığından çekip gidiyor
kahrol asr
kahrol
o bulutta âhir hız
yetişilemiyor.




s.k.e
ikibinonbeş'te6kasım

4 Kasım 2015 Çarşamba

ip



kırılabilir şeyler seviyorum
bu karanlık bendendir
yanılmak, yenilmek, yalpalamak benden
ve senden, iyileşmeye kapalı bütün kapılar

suyu ve yolu geri çevirebilme imkanı
ah benim kırılabilir oyuncağım!
ah benim eşsiz putsuzluğum,
araya bir şarkı sıkıştır kalbim
bu beni çok üzüyor -çıkamasın
bu şarkı kemiklerimi ayırıyor
ritmi sırtımda kabuk pul pul dökülen
bu şarkıdan ne istiyorum?
bizim de elbet ellerimiz güzeldir
hem güzel de kırılabilir
versek bir hoyratlığa
ah verebilsek seni kalbim

diyor musun hiç yıldım diye
yıldım yıldım dedikçe kayboluveriyor mu
orada kaybolmak başka
orası başka bir ora
senin oralarına benzemeyen
senden oluşmuş oralarca rüya

asılı kalan bir şeyler bırak
atlar mesela
okşanmış suçlar
gözlerimin kanadına bin
mesela asırlar
şarabım eksik sigaram yarım
varışını asla bilemediğimiz
sanki az sonra sevişecekmişim gibi bir heyecan
asılı kalabilir ipin ucunda

kırılabilir şeyler diyorum
biblolar, bardaklar ve inat
ah kalbin
unutuş ve hatırlayışlar arasında kısacık bir an
kabıma yürüyorumdur su dökmeli annem
kapıya yürüyorumdur ayaklarım kirli
ellerimde envai koku
ve çok hisli aşırı demokrasiden
çok asi çok uslanmaz
aşırı öldürülen şeyler biriktiriyorum

bu şarkı
bir ölüyü diriltecek kadar
kafamın içinde gürültülü bir şiir
kendi içinde biçimli usta bir yontucu
daha çok sevmek için bir balyoz tut
bin balyoz vur

şimdi o yılgınlıkların tanrısıdır
yıkıntılara tutkun
ve bir ip her zaman kırılabilir
asıldığın zaman çok fazla.


s.k.e
ikibinonbeş'te30eylül



(Akatalpa-Sayı:191- Kasım 2015)