10 Aralık 2014 Çarşamba

şekerli şeyler ve sonra için



birinin ocakta çayı kalmıştır mutlaka
masada küllüğü. akşamın en güzel saatlerinde
dışarıda gökdelenlerin ve sokakların
iktidarlar kadar uzadığı belirsizlik
dışarı hep bir belirsizliğe açtır
mesela neyi söylesem olmayacaktır
neyi anlatsam olacak
çatıları öpen sabahlarca
incelikli ve üşüyen
en çok doğrular yırtılacaktır.
mecburiyet yıllar künyemiz
doğrudur kurtlanmış bir tarihe talip oluşumuz
ki mahremiyetin gömülüşü bundandır.

mesela bir kayıplıktır biraz
birinin günaydınına cevap bulamayışı
biri ben olmuşum ya da sen ne fark eder
alışmak beter bir yenilgidir.
biraz açınca camı güneş girer
biraz açınca ışık
biraz açınca ses
cinayetler ve hırsızlıklar kadar
kıpırdanışlar ve soluyuşlar
iyi kötü girer -olsun
kimsesizliktir bu biraz -bilmezler
bilmedikleri gibi sevdiğim
gözleri deccal bir yetimlik oluşunu
içimize bakışının
tomaların altındaki çocuğun.

yapraklardan tanıyorum mevsimleri
insanları ve zamanı, açlığından.
sonraya korkunç bir arzu
sonrayı tanımıyorum
bir kuş her gün gelip konsun balkonuma
her gün bir parça ekmek
nasıl seviniyorum -biraz çocukluktur
göğsüm çiçeğe durmuş kuşkusuz
yüzüm güneşe çevrilmiş şekerli bir keder
ara sıra avuçlayışım bundandır.
olsun sevinmeyecek gibi değil
birinin bir yerlerde gülümseyişi
bu ne güzel bir inanıştır sonraya
olsun.


s.k.e
ikibinondört’te3kasım

(Akatalpa, Aralık 2014, Sayı180)





kabul kederdir.



çok çektim banka veznelerinden ve cadde boyu atm'lerden
içimden hep bir fili tuttum
fiilleri unuttum ama failleri kırk yıl hatırlı
fincan güzel kahve güzel.
siyahi banknotlar ve umutsuz boykotlar gördüm
yani bilirim ki insan bilmenin sancısıdır
bilirim cennet ehlidir tankların ezdiği çiçekler
ağaç insanın canlı heykelidir
ben böyle baktıkça sokak güzel kavga güzel
kış uzun bir ibrettir.

bütün kadınlar böyle öpülmüştür diyebilirim
misal
nice meydan muharebeleri
nice terlemiş atlar
rüzgâra yenik çıplak dallar uzamıştır
sırtımdan boynuna.
usulca bozulmuştur bir filin ayak izi
sığdırılmış bütün şeylerin içinde.
yani diyebilirim ki
bir yay böyle bozulmuş
bir yatak böyle gıcırdamıştır.

insan haritasının neresinden dağılır
nereyedir hicreti 
bütün bir ömür böyle örülmüştür
iplik iplik böyle sökülmüş
böyle düğüm böyle kör
bilmek güzel bilmek güzel.

pazar yeridir parmak uçlarımız
parmak uçlarımız iman
bu ülkede bir şey olmak bile artık pörsümüş bir şeydir
misal zeytini unutturan başka bir kıyımdır
tomaları unutturan onlarca tomar.
reset edilmez bellekler arası
çocukluğun kükürt kokusudur kayısı
bir dil en çok ne zaman sızlar
unutulur yaşattığımız o kesif tarih
kirletip attığımız ne varsa
kabul kederdir
gibi bir aşk kıyısında
ölüm güzel.



s.k.e
ikibinondört’te2aralık