12 Ağustos 2014 Salı

yirmi iki



devlet kayıtlarından silinmiş bir yirmi iki
şimdi okyanus içmiş bir kuş
gibi şairin
gerçeküstücü bir özleminden başka nedir ki
ben onu annemin sesinde sevdim.

onu sırlara
oyuna
dalavereye susarken
uzak bir ülke gibi düşerken gözlerim
camın ardına
üstelik sesim de güzel değilken…

ölmenin ödülünü veriyordu
büyük salonların
proporsiyonu düzgün hanımları beyleri
kalbimi çıkarıp oracığa
acıyla gülümsemeliydim
sonra avuçlarım yumruk
masada
havada
avuçlarım boşlukta
ben onu vazgeçerken sevdim.

beklediklerimizin gelmeyişinden miydi
yılgınlığı güneşin?
annem kaçıncı rekatta melek
kaçıncı vakitte cennet olacak?
ne güzel ölmek
ne güzel sokaklarda,
ne güzel bırakıp ne güzel
bir sevgilinin elini.

köşedeki ağaç
köşedeki bakkal
köşedeki adam
satıcı
ev
ve sokak
saymıyorum bile içinde durduklarımızı
odanın mesela
ve hatta insanın
bütün köşeleri kaptırdığım zamandı
ağzımda yirmi iki
böyle değil
öyle değil
ben onu ikindi vakti
duvar diplerine düşerken gölgeler
dünya bisikletin tekerinde dönerken
ama dönmezken dilim…

rüzgârın mı yoksa yaprağın mıydı
o ses?
iki elin buluşması
belki vuruşması
ama illâ ikilikti
ve o hep yirmi iki
sevdim
sevdim.



s.k.e
ikibinondört'te21haziran


(Akatalpa, Sayı:176, Ağustos 2014)





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder