16 Şubat 2014 Pazar

arşe bir hırsızdır.


arşe özlenen bir kadın ismidir tanrı’nın ağzında
göğsü aşılmaz duvar
ardı gül kokuludur.
annem susar
hem susar hem denize ağlar
ben anneme…
bütün duvarlara susulur
ayın kaçıydı bilmem
ayın kaçıydı unuturum
ayın kaçı olduğunun ne önemi var
zamanın aralığından çıkıp gitmiştir o büyülü duygular.

esad’ın yalnızca kimsesizliğini vurduğu
bir çocuktur arşe sokağın ilminde.
hepimizin çocukluğu tarumar…
erbil’de toprağa verilen
tanrı dağları’nda filizlenen
batı şeria’nın su çiçeğidir
açar incecik.
göğü geldiğinde uçar kuşlar
yabanıl ve uzak.
tanrı bütün orospu çocuklarından yüzünü saklar
kediler büyür
bu merhamet bizi öldürür
arşe korkunç güzellikte bir hırsızdır
çalar tanrı’yı.
kapkara bir iç çekiş kalır
beyaz adamların ardından.

gecenin içi kalabalık
sözsüz
imgesi çıplak.
aylak adam’a rastlama umudu büyütürüm köşe başlarında
odanın
tavanın…
bulamam .
sorma sokağı
çıkamam
dağılırım tespih taneleri gibi içime.
yaralı bir bakıştır arşe tanrı’nın gözünde
bize türkçe altyazılı bir din bırakır
delik deşik gökyüzü altında kelimelerin anlamının değiştiği.
çatırdayan bu yüzyılda
bir gece vakti tanrı’dan ödünç al da
bana o bakışı getir.
arşe esmer bir hüzündür
duvarlar burkulur
unutulur yükseklik korkum.

uzunca sussam uzunca
upuzun susarım
varırım kıyılarına belki kendine gelmenin
arşe ayetidir gönül kitabının
suçüstü yakalanırım yağmurlarında
unuturum tanrı’nın kaybolmuşluğunu.

s.k.e
ikibinonüç’te29temmuz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder