merhametin
parmak uçları soğuk
katılaşmış
kelimeler ve bir kağıt gibi kıvrılmış günah
ihtişamlı
tuzaklar
sen
duvarları biliyorsun -yüksek
bağışlamıyorum
suya eğilmeyeni
bağışlamıyorum
sırtım gök
çatalından
tanıyoruz perişanlığı
ne
çok acıyor kökü ağacın
bağışlamıyorum
dilleri kan ve irin.
din
yara etrafımızda
tacirler
satmayı bırakıp yağmaya daldılar
putlarına
aşık bir yaşam.
bir
cenin cinayeti ağzım
susmaya
teyellenmiş
ne
çok yanlış adamlar sevildi
ne
çok konfor merakı
sakın
kalbinin olduğunu kimseye söyleme.
diyeceklerim
bundan ibaret değil
bundan
ibaret değil gündelik ağrılar
çıkar
ilişkileri, plastik sevgiler, obezit aşklar.
yüzümü
alıp da gitsem…
annem
kılcal damarlarıma göğsünü bastırmış
ipince
sıkışmışız
ipince
içli bir şarkıymış da, sarıveriyormuş çepeçevre
bir
ilkokul azarı gibi içimiz
varı
böyle anlıyorsun yoğu böyle.
umutlarımız
derdest
sonra
esmer şehirler…
sonra
saçlarımı sevmediklerini söylediler
ben
herkesin saçını da saçsızlığını da sevdim
siyasi
demeçler ve korku hutbelerden yükseldi
üzgünlüğün
dilinde şerh
suya
serdim seccademi
sesimi
geceye
korku
belki de tek insandı
sonrası
ıpıssız.
sakın
kalbinin olduğunu kimseye söyleme…
s.k.e
ikibinonaltı'da5ağustos
Akatalpa, Eylül 2016,
Sayı:201
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder