yeri
anladığım zaman kaldırdım başımı
cümle
cemaatten uzak
ayağımın
altında o taşlıklar
kırlar
ve unutulmayacak toprak.
kâh
dışındayım kâh içinde
kafamın.
içi açıp kapanan kapılar
bir
yukarı bir aşağı asansörler
sesler
ve onların ilmi.
merdiven
arıyormuşsunuz diyor devletin memuru
buldum
diyemiyorum
hayranlığım
uzanmış göğe doğru
ağzım
kelimesizlik
dilini
bilmediğim börtü böcek ölür.
suyu
bir dağ başında bıraktılar
akışı
annelerin memelerine
ucundan
yaşamak sağdığımız.
balçıktan
çıkardılar ev yapan adamları
ve
kadınları incecik
saçlarına
çiçek takan.
çiçek
seven üç insan toplanamadık
kaçıncı
üç nisan geçti kimbilir
balçıktan
çıkardılar özlemek denilen o korkunç yalnızlığı
uzun
caddeler boyu koşup geciken kaybolmayı.
kim
anlatır uzayan minareleri
avuçlarında
dünyayı kim taşır
asil
geceye ışıltıdır hüzün
ağını
öremezse kader örümcekler ölür.
dirilik
ve dinginlik vur şimdi kırlara
bir
çiçeğin korkusuzca açmasına benzeyen
kanat
sesi
çok
çocuk
çiçekler
diyorum boynumuza eş
ağır
vebal neşeye kardeş
neşeyi
kirli bir oğlanın şehvetine sattılar
kımıldanmayacak
üç koltuk
üç
köşe başı
üç
yasal imzayla.
ilk
ezana ramak vardı
ilk
ışığına duanın
akıl
almaz ve sinsiydi karanlık
sabahı
karşılayamaz serçeler de ölür.
s.k.e
ikibinonaltı'da19mart
(Akatalpa, Mayıs 2016 Sayı:197)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder