26 Mart 2015 Perşembe

unutuş eşiği



belki çiçekli elbiseler giymeyi seviyorumdur
bunu her sabah hatırlat kendine
nasıl yürünür bir kaldırım kenarında hatırlat
bir ayet bekliyorum 
-tur’a and olsun- diyor
aynı anda çevrilse kontaklar
patlayacakmış gibi bir sabah
sabah ne çok ah gizliyor
dağa taşa and oluyor birdenbire
sükunet diliyorum
sükunet ve hareketsizlik
şehrin kalabalığında nasıl durursa bir heykel
nasıl tükürülürse üstüne
buna nasıl gücenirse allah
öyle.

hatırlat allah gücenir.

oysa yürümek lazım
yürütmek kalabalıkları
kalsın diye kuşlar.
yani giderse kuşlarım bu biraz faşistliktir
çünkü şiir düpedüz faşistliktir
ve berbat bir kitabı okumak
çapkın bir adamı sevmek kadar ezer insanın içini.
ezmek ya da ezilmek
otoyolda can veren köpek kadar yalnız
ve bir sineğin cama yapışma hâli
kalpte onulmaz enkaz
beni sars ellerim
daha hızlı sars.

sağ bileğimden koluma doğru
kaybolmak üzere bir yara izine benziyorsun
ve ayın karanlık yüzüne
yüzüme doğan.
şimdi
-oralar çok uzak mı?- demeyecek ağzım
kalbim süleyman’ı aramamaktır
ağzımın bir bildiği var.
bir paket LM ve kış
parmaklarım ve ciğerimde
sanki hemen ölebilirmişiz ve gülebilirmişiz de.
zoraki söndürülmüş ışıklar
elin ele hasmı
elin elle yakınlığı
elin el olmuşluğu
bir köşesine hapsolmuş kafamın
ısrarla sızdırıyorsun
bu ısrarla boşaltmak zihnimi
terk eylemek hatırlat.

bir heykel nasıl durur
bir heykel şiir gibi
nasıl çökertirse insanın omzunu
öyle bir durmaktır yağması yağmurun geceye
boyumdan vazgeçip kendime uzanıyorum
olsa olsa bir işaret
bu modern intihar aynası.
bir şeyler asmıştır bu şiir duvara boynundan
göğsümde nal sesleri
hatırlatılan bir işaret bırakmıştır.




s.k.e

ikibinonbeş’te26mart


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder